TÜRKİLER
İran’da Farslardan sonra en kalabalık halk olan Turkiler – Azeriler, tarihte birçok farklı isimle anılmıştır: Tatar, Oğuz, Türkmen, Azerbaycanlı, İranlı, Acem, Kızılbaş, Şahseven, İnallı, Afşar, Kacar vs. gibi.
Kızılbaşlık, önce bir mezhep olarak ortaya çıkmış; 12 İmamlı Şiiliğin “Mutasavvıfa” kolunun Türki dalına verilen isim olmuş, daha sonra bu mezhebe bağlı aşiretlere “Kızılbaş” denmeye başlanmıştır. Bu Türki aşiretlerin Azerbaycan’da Safevi devletini kurması ve Azeri halkının tamamının bu mezhebe girmesi ile zamanla tüm Azeri halkına “Kızılbaş”, Azericeye “Kızılbaş Türkisi“, Azerbaycan’a “Kızılbaş Ülkesi”, kurdukları devlete de “Kızılbaş Devleti” denmiştir.
İran nüfusunun yaklaşık üçte biri Türki halklardan oluşmaktadır. Türkiye’den sonra en fazla Türki dili konuşan nüfusa sahip olan ülke İran’dır.
Türki topluluklar, İran coğrafyasına 2. yüzyıldan itibaren gelmeye başlamışlarsa da göçlerin en yoğunu 11. yüzyılda yaşanmıştır. Oğuz Boyları Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Anadolu’ya gelmiş ve zamanla “Türkmen” ismini almışlardır. Dünyada Türki halklar içinde nüfusu en çok olan ikinci grup Azeriler ve üçüncü grup ise Özbeklerdir.
Azerbaycan’ın ismi bir söylentiye göre “ateşler yurdu” anlamına gelen Azerabadegan’dan gelir. Azerbaycan’da çok sayıda Ateşgede kalıntısının bulunması, buralarda Zerdüşt dininin yaygın olduğunu ve Azerabadegan isminin neden kullanıldığını göstermektedir.
Tarih : 643’te Arapların gelmesiyle bölgede Müslümanlık yayılmaya başlamıştır. 12. yüzyılda Selçukluların eline geçen Azerbaycan, sürekli olarak Türki göçler altında kalmış ve sonunda tamamen Türkleşmiştir.
Azerbaycan, 1526 yılında Moğol hükümdarı Hülagü Hanın eline geçmiş, daha sonra 16. yüzyılda Şah İsmail, tarihte görülen en büyük Azeri devleti olan Safevi devletini kurmuştur. Şah İsmail’in Yavuz Sultan Selim’e yenilmesiyle bölge, yoğun Osmanlı akınlarına uğramış ve belki de bu nedenle geri kalmıştır.
1828de Çarlık Rusyası’nın Güney Kafkasya’ya doğru ilerlemesi ile Azerbaycan’ın kuzey bölümü Rusya topraklarına katıldı. 1925’te Kacar devletinin yıkılışıyla Azerbaycan bölgesi İran’ın bir eyaleti olmuştur.
Coğrafya : Azerbaycan toprakları, bol yağış alması nedeniyle İran’ın en verimli tarım alanlarını oluşturur. Burası aynı zamanda ülkenin hayvancılık merkezidir. İklimi yumuşak ve nemlidir. Sıcaklık yazın 20 kışın 10 derece civarındadır.
Dil: Azeri dili, Türki dillerin Güneybatı Oğuz grubuna dahildir. Türkiye Türkçesi ile Azeri Türkçesi aynı dilin iki farklı lehçesidir. Azeri dili, Türkmence ve Gagavuzca ile akrabadır; ayrıca Özbek, Nogay ve Kumuk dilleri ile bazı ortak özelliklere de sahiptir. Azeri dilinin atası sayılan Eski Azeri dilinin M.S. 12 – 13. yüzyıllar arasında ortaya çıktığı sanılmaktadır. Bu dilin oluşumunda Oğuzca, Kıpçakça ve Uygurca ile Moğol, Tati ve başka yerel dillerin etkisi olmuştur.
Azeri dili, bu bölgede her zaman hakimiyetini sürdürmüştür. Irak’taki Türkmenlerin konuştuğu dil, Türkmence olarak isimlendirilse bile aslında Azericedir. Afganistan’da Kabil ve Herat civarında yaşayan Afşarlar, Azericenin Urmiye ağzına uygun olarak konuşmaktadırlar.
Tebriz, Safevi devletinin başkenti olduktan sonra bölge, bir çekim merkezi haline geldi. Azerice; saray, ordu ve bürokraside yaygın olarak kullanılmaya başlandı ve çok sayıda Azerice sözcük Farsçaya girdi. Azeri Edebiyatı ve şiir dalında “koşma” türü bu dönemde çok gelişti. Bu tür, Kızılbaş – Bektaşi dini – tarikat edebiyatının temel türlerinden sayılır.
Azeri dilinin en büyük ozanı, hiç kuşkusuz Fuzulî’dir. Fuzulî, etnik olarak Azeri – Bayat boyundandır. Mezhep olarak da 12 imamlı “Vahdet-ül Vücut”çudur.
17. ve 19. yüzyıllar arasında en yüksek dönemini yaşayan Azerice; İran, Kafkasya ve Doğu Anadolu halkları arasında temel dil özelliğine sahiptir. Azeri dilinde ilk gazete 1832’de ve ilk kitap 1820’de Tebriz’de yayımlanmıştır. Ses ve sazla birlikte icra edilen halk destanları bu dönemde öne çıkmıştır. Bu destanlar, göçebe ve Kızılbaş âşıkların anlattıkları Dede Korkut, Köroğlu, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber hikayelerinden oluşmaktadır. Destanlarda Nesimî ve Fuzulî gibi Azeri ozanların şiirleri de söylenir.
1922’de Bolşeviklerin yardımı ile Azeriler, Arap alfabesinden Latin harflerine geçme denemesi yapmış, ama başarılı olamamışlardır. Azeri dili, bugün Arap alfabesiyle yazılıyor.
Günümüz Azeri edebiyatında ünlü Heyder Baba şiiriyle Şehriyar önemli bir yer tutar. Azeri kültüründe şiirin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi Tebriz’de bir Şairler Mezarlığının ve Şairler Anıtının varlığıdır.
Tebriz’deki Şairler Anıtı
Azeri dilinde yazan üç büyük şairden ikisi, Fuzuli ve Nesimi, etnik olarak Azeri, inanç olarak Şii’dir Üçüncüsü ise Özbek kökenli şair Ali Şir Nevaî’dir.
Anadolu Aleviliği’nin bazı önemli isimleri Azeri kökenli ve İran coğrafyası doğumludur: Hacı Bektaş Veli (Nişabur), Pir Sultan Abdal (Hoy), Şemsi Tebrizi (Ahi Evran – Hoy), Hüsamettin Çelebi (Urmiye).