“Şii” sözcüğü anlam olarak “taraftar” demektir. Şia ise “taraftarlık” anlamına gelir. Muaviye tarafındaki topluluğun karşısında Hz. Ali taraftarları için kullanılan bu sözcük, kısa zamanda bu mezhebin ismi olmuştur. Türkçede “Şii” olarak bilinen bu terim, yabancı dillerde ve özellikle İngilizcede “Şia” şeklinde söylenmektedir.
Müslümanlık içindeki bu en önemli ayrılık Hz. Muhammedin vefatından sonra kimin “halife” ya da “imam” olacağı üzerine ortaya çıkmıştır. Burada sözü edilen imam; “lider, başkan” anlamındadır. Şiilikte “imam”, toplumu ve devleti yönettiği gibi müslümanların da dini lideridir ve en iyi Kuran-ı Kerim tefsirlerini de onun yaptığına inanılır.
Şiiler, Kuran-ı Kerim’den bazı ayetlerde İmamlara inanmayı emreden bölümler bularak düşüncelerine dayanak da sağlamışlardır.
Şiilere göre Hz. Peygamberin halefinin belirlenmesi konusu, peygamberin “Hz.Ali’yi” kendi yerine bizzat tayin etmesiyle netleşmiştir. Geleneğe göre her imam, kendisinden sonraki imamı belirler. Sunnilere göre Hz. Peygamber ve Kur’an bir halife tayin ETMEMİŞTİR. Halifenin, ‘imam’ın ya da devlet başkanının nasıl seçileceğini topluma bırakmıştır.
İran’ın her yerinde Hz. Ali posteri bulunur.
Şiilere göre ise Allah ve Peygamber tarafından tayin edilen ilk ımam, Hz. Ali’dir ve onun soyundan 11 imam daha gelmiştir. Bu imamlar : Hz Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynel Abidin, Muhammed Bakır, Cafer Sadık, Musa Kazım, Ali Rıza, Muhammed et-Taki, Ali en-Naki, Hasan Askeri ve onikinci imam olarak da Muhammed el-Mehdi.
Safevi sultanı Azeri kökenli Şah İsmail, yedinci imam olan Musa Kazım’ın soyundan geldiğini iddia etmiştir.
Aşağıdaki tabloda 12 imamın isimleri, doğum ve ölüm tarihleri ve defnedildikleri yerler verilmiştir. 12. İmam olan Muhammed el-Mehdî, şu anda gaybtadır, yani görünmezdir ve bilinmeyen bir tarihte Mehdî olarak gelecek ve zulümleri kaldırıp, adaleti kuracaktır.
Şii’lerin gözünde oniki İmamın sözleri ve davranışları Peygamberinkiler kadar değerlidir. Oniki İmam, Allah tarafından vahiy alır, günah işlemez ve yanılmaz. Böylece Şiilik’te İmam’lık bir iman konusu haline gelmiştir. Şiiler, iman’ın şartları arasına 12 imama inanmayı da eklemişlerdir.
İmamlık sadece ruhanî veya dünyevî bir makam değildir ve imama uyulması Allah’ın emridir. İmamların buyrukları Allahın emri; yasakları da Allah’ın yasaklarıdır. Şiilikte dini ve siyasi otorite birbirinden ayrılmaz. Bu durumda “Oniki İmam” ve “Mehdi”nin yeryüzündeki vekili en üst düzey Şii uleması, diğer adıyla “Ayetullah” tır. Ayetullah makamındaki bir kişinin sözü, Allah’ın ayeti kadar güvenilir ve sağlamdır.
Şiilikte din adamları zamanla çok büyük güç kazanmıştır. Tarih boyunca imamların gücü ile devlet adamlarının gücü karşı karşıya gelmiş durumdadır. Şiiler tarih boyunca devlet kurumunun ve siyasi iktidarın, İmamlardan gasp edildiğini iddia ettiler. Bu durum, en sonunda İran İslam Devriminde, siyasi iktidarla dini yönetimin tek elde toplanmasıyla çözüme ulaşmış oldu.
Sosyal yapı olarak da Şiilik, öteki mezheplerden çok farklıdır. Örneğin Şiilikte zekât, ulema tarafından toplanır ve ulemalar eliyle dağıtılır. Başka mezheplerde ise zekâtı ya devlet toplar ya da zekat veren doğrudan doğruya istediği kişiye verir. Şiiliğin bu özelliği ile ulema, müthiş bir sosyal güç kazanmıştır. Bu geleneğin tarih boyunca gelişmesiyle devlet giderek zayıflamış, vergi bile toplayamaz hale gelmiştir. Ulema ise vakıflar aracılığıyla siyasi otoriteden bağımsız kalabilmiş ve büyük bir ekonomik güç haline gelmiştir.
Şii’ler namaz kılarken alınlarını mutlaka taşa koyarlar. Camilerde halı da kaplı olsa hazır bulundurulan bu taşları kullanırlar. Bu taşa kazılı olan şekil ve dualar alınlarına çıkar.