Kacar Sultanlarından Nasiruddin Şah’ın Gülistan Sarayındaki heykeli.
1796’da Türk asıllı Ağa Muhammed Han, ülkeyi ele geçirmiş, böylece Kacar’lar Dönemi başlamıştır. Tahran’da taç giyen bu şah zamanında İran, batı kültürüyle daha çok yakınlaşmaya başlamıştır. Dönemin büyük ülkeleri Rusya, İngiltere ve Fransa, İran ile ilgilenmeye başlamışlardır.
Kacar döneminin sultanlarından Nasıruddin Şah’ın veziri Emir Kebir, İran’ı tamamen modernleştirmeye çalışmış, kendisine karşı çıkan prenslerin etkisiyle öldürülmüştür. Bu arada ulema denilen din adamları sınıfı iyice güçlenmiş ve 1862’de devletten habersiz olarak Rusya’ya savaş ilan edecek kadar ileri gidebilmiştir. Daha sonra, Rus mallarına karşı boykot uygulanmasını da ulema örgütlemiştir. Kacar hanedanından Muhammed Şah’ın tahta geçme töreninde ulema, ayağa kalkmayarak gücünü tekrar göstermiştir.
1896 ile 1901 arası Anayasal Hareketlenme adı verilen bir dönem yaşanmış, ve İran bir politik altüst oluşla karşılaşmıştır. Sonuçta kurulan parlamento, yeni anayasayı ve ülkenin idari ve politik sistemini onaylamıştır.
Osmanlı Devletiyle ilişkileri her zaman iyi olan İran, Kacarlar Döneminde Osmanlılarla neredeyse akraba olmak üzereydi. Uluslararası planda zor durumda olan Osmanlı Devletinin dar boğazdan çıkabilmesi için Kacar Sultanlarından Ahmed Şah’ın Osmanlı Padişahlarından birisiyle evlendirilmesi gündeme gelmişti. Belki gelin adayının Ahmed Şah’tan öncelikle öteki eşlerini boşamasını istemesinden, belki her iki yönetimin böyle bir birleşmeye hazır olmamasından dolayı bu proje gerçekleşemedi. Eğer gerçekleşseydi her iki ülkenin tarihi başka bir biçimde değişebilirdi.
Meşrutiyet
İran’da ilk meşrutiyet 1906’da ulema, tüccarlar ve aydınların baskısıyla ilan edildi. Ulema’nın verdiği desteğin nedeni “meşru” saymadığı siyasi iradeyi, yani Şah’ın iradesini sınırlayabilmek içindi. Meşrutiyet Anayasasının bir maddesi Ulema’ya yasa tasarı ve tekliflerini denetleme yetkisi veriyordu. Bu yetki, daha sonraları anayasada aynen korunmuş, Humeyni döneminde iyice genişletilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İran, genelde tarafsız kalmakla birlikte Kuzeyde Rusya’nın ve Güneyde İngiltere’nin etki alanında kalmış olan bölgelere bölünmüştü. 1917 Ekim devrimi’nden sonra Ruslar, İran üzerindeki iddialarından vazgeçmiş ve ülke tamamen İngiliz etkisi altına girmiştir.