Ana Sayfa Meşhed İmam Rıza Türbesi

İmam Rıza Türbesi

3048
0

İmam Rıza Türbesi

Meşhed’in tarihi İmam Rıza’nın tarihiyle paraleldir. Abbasi Halifelerinin mirasçısı ve Oniki İmamdan sekizincisi olan İmam Rıza, 817 yılında yediği üzümlerden zehirlenerek burada ölmüş. Yaygın inanca göre bu zehirlenmeden Halife Me’mun ve onun düşmanca davranışları sorumludur. Bu küçük kente gömülen İmam Rıza’nın kabri çevresinde zamanla bir ziyaretgah ve türbe kurulmuş ve giderek burada (şehid anlamında) Meşhed şehri gelişmiştir.

İranlıların ve komşu devletlerde yaşayan başka Şii’lerin en önemli hac mekanı Meşhed’e her yıl 12 milyon ziyaretçi gelmektedir. İran dışında Yemen’li, Irak’lı, Hint’li ve Pakistan’lı Şii’ler de türbenin devamlı ziyaretçileri arasındadır.

Türbe çevresindeki binaların toplu ismi : “Harem-i Motahhar” (kutsal çevre yapısı) dır. Türbe ve çevresinin toplam alanı sürekli genişleyen ve çoğalan camilerle, minareler, avluları dolduran hacılar (ziyaretçiler), sayısız çinilerle ve altın süslü kubbeleriyle 75 hektar büyüklüğündedir.

Türbeye gelen ziyaretçilerin bu kutsal mekana gelip sadece birer Fatiha okuyup gittiklerini sanmayın. Geleneksel Şii inancına göre geçmişte din uğruna şehit olanların yasları tutulmalıdır. Önceleri Kerbela ile başlayan yas tutma aslında yılın 365 gününe yayılmış durumdadır. İran’ın tümünde ve özellikle Meşhed’de hep göreceğiniz siyah bayraklar, bu ülkenin yasta olduğunu gösterir. Türbeye gelen ziyaretçiler de şehitlerinin arkasından yas tutmak için kadın erkek birlikte ortalık yerde ağlamaya başlar.

Türbeye gelip ağlamadan çıkan bir Şii yoktur. Türbenin bahçesinde düzgün sıralar halinde bekleyen erkek ve kadınların toplu bir şekilde ağlayıp bağırmalarını ve göğüslerini yumruklayıp dizlerini dövdüklerini uzun süre unutamayacaksınız.
Meşhed’deki ımam Rıza türbesini ziyaret eden bir Şii, geleneklere göre artık “yarım hacı” olmuş sayılır ve isminin sonuna bir ünvan olarak “Meşhedi“ takısını gururla ekler.

Meşhed kentinde gerçekten Bütün Yollar Türbeye çıkar. Şehrin gelişimi de türbe çevresinde oluşmuştur. 1928 yılında türbenin çevresini temizlemek için bir yasa çıkmış ve türbeye 180 metre uzaklıktaki bütün binalar yıkılmıştır. 1979 yılında bu mesafe 320 metreye çıkartılmış ve bu uzaklıktaki bütün binalar yıkılarak türbeye yer açılmıştır.

Türbenin tamamı yılın belirli dönemlerinde üst seviyeden mollalar tarafından tepeden tırnağa kadar silinip temizlenir ve gül suyu ile yıkanır.

Türbe ve çevresindeki yapılarda bulunan bölümler:
Cami, müzeler, (iki tanesi tamamen altın kaplı) eyvanlar, medreseler, birkaç bahçe, birkaç kütüphane, bir üniversite ve idari binalar. Türbenin arkasında geniş bir mezarlık var. Bu mezarlıkta defnedilmek büyük (ve pahalı) bir şereftir.
İslam devriminden sonra kurulan bir vakfın gelirleri ile türbenin giderleri karşılanmaya çalışılıyor. Aslında taşımacılık şirketinden pastaneciliğe kadar birçok iş kolunda vakfın girişimleri var. Ayrıca bağış olarak toplanan paralarla ve hükümetin katkılarıyla Türbe yönetiminin büyük bir ekonomik gücü olduğu kesin. Yönetim, gelirlerinin büyük bölümünü sosyal hizmetlere ve yardım faaliyetlerine harcıyor.

Türbenin içindeki mozolenin bulunduğu yere, bulunduğu binaya ve yakın çevresine müslüman olmayan bir kişi kesinlikle alınmıyor. Türk pasaportu taşıyan ve müslüman olduğu bilinen bizler için böyle bir engel söz konusu değil. Ancak sarışınsanız ve dış görünüş olarak bir Avrupalı gibi görünüyorsanız yolunuz sık sık kesilecek ve nereli olduğunuz sorulacaktır. Her seferinde Türk ve müslüman olduğunuzu sabırla tekrarlayın. Türbe sınırları içinde yüksek sesle konuşmak, hızlı adımlarla yürümek hatta ortamda eğleniyor gibi gülüp konuşmak gibi davranışlar hoş karşılanmaz. Çok kutsal bir mekanda olduğunuzu ve etrafta herkesin sürekli yasta olduğunu sakın aklınızdan çıkartmayın. Türbeye giren kadınların tamamının siyah “çadoor” giymeleri kesin bir zorunluluktur. Girişteki görevli hanımlar size uygun çadoor’u emanet olarak verecektir. Türbe girişinde çok ayrıntılı bir arama yapılıyor, türbeye fotoğraf makinası, cep telefonu ve herhangi bir çantanın sokulması da kesinlikle yasak. Üzerinizde bulunan kamera ve telefonları girişlerde bulunan kilitli dolaplarda emanete alıyorlar.

Bütün yabancı ziyaretçileri International Relations Office (Uluslararası İlişkiler Bürosu) karşılıyor. Buradaki görevliler iyi derecede İngilizce biliyor ve gelenlere kısa süreli bir video gösterisi yaparak türbe hakkında bilgi veriyorlar. İsteyenler türbe gezilerinde yanlarına rehber de alabiliyor. Bizce, böyle bir rehber almanın faydası vardır. Ayrıca Türkçe bilen rehber / mollalar da var. Bu mollaların size türbeyi gezdirmek yerine dini propoganda yapmaya çalıştıkları şeklinde şikayetler de var.

Kutsal Türbe
Orijinal türbe 9. yüzyılda Halife Harun Reşit tarafından yapılmıştı. 10. yüzyılda saldırılar sonunda yıkıldı ve Gazneli Sultan Mahmud tarafından 1009 yılında yeniden yapıldı. 12. yüzyılda Moğollar türbeye büyük zarar verdi. Daha sonra tekrar restore edildi. 15. yüzyılda Timur’un oğlu Şahruh ve orduları Meşhed’e dokunmadı ve türbeye büyük saygı gösterdi. Daha sonraları gelen Özbek saldırıları sırasında Meşhed şehrinden dışarı göçler yaşandı. Özbekler de bu Türbeye karşı saygılı davrandı ve herhangi bir zarar vermediler.

18. yüzyıla gelindiğinde Meşhed’in ve türbenin önemi iyice ortaya çıkmıştı. Kendisi bir sünni olduğu halde Nadir şah, İmam Rıza Türbesine büyük önem verdi ve genişletme çalışmaları yaptı. 1912 yılında Rus topçuları Meşhed’i bombaladı. Buradaki yaygın inanca göre Rus Çarı’nın devrilmesinin en önemli sebebi kutsal İmam Rıza Türbesini bombalamasıydı.

Mozolenin üzeri, insanı şaşırtan incelikle işlenmiş ve kafes şeklinde altın ipliklerle örülmüş “zarih” ile örtülüdür. şu anki örtü 2001 yılından beri kullanılmış olan beşinci örtüdür. Ziyaretçilerin sürekli dokunmaları ve öpmeleri nedeniyle bu örtü sürekli yıpranmakta ve eskimektedir.

İmam Rıza türbesinin içinden bir görünüm.

Türbe’nin kubbesi 42 metre çapında ve 7 metre yüksekliğinde tamamı altın kaplıdır. Kubbede 16. yüzyılın hat sanatı ustalarından Ali Reza Abbasi tarafından Kur’andan sureler işlenmiştir. Kubbenin iç yüzeyinde renkli cam ve aynalarla mükemmel desenler elde edilerek müthiş bir görsellik yaratılmıştır.

Ana binanın iki yanındaki iki minare de tamamen çiniyle kaplı ve işlidir. Bu minarelerin birbirine paralel durmadığı ve simetrilerinin bozuk olduğunu farkedeceksiniz. Böyle yapılmasının özel nedeni İmam Rıza Caddesi’nden gelen ziyaretçilerin görüş açısına göre türbenin düzgün bir simetriyle görünümünü sağlamak isteğidir.

Gevherşad Camii
Bu ince işlemeli cami İran’da Timur dönemine ait sağlam kalabilmiş ender eserlerdendir. Bu camiyi Timur’un oğullarından Şahruh’un eşi Gevher şad Hatun yaptırmıştır. 1405 – 1418 yılları arasında süren inşaatın sonunda dört eyvanlı, iki minareli bu yapı ortaya çıkmıştır. Binanın kubbesi mavi çinilerle ve çok güzel çiçek motifleriyle süslüdür. Caminin giriş kapısı altın işlemeleriyle mükemmeldir.

Gevherşad Camii

Müzeler
Türbede üç müze vardır, her birini gezmenizi tavsiye ederiz.

Müze-ye markazi (Merkez müze) : Buradaki en büyük müzedir, üç katlıdır. Giriş katında Kacar döneminden kalmış ve bir yüzü altın bir yüzü gümüş kaplama kapıyı mutlaka görün. Kapının üzerindeki hat sanatında Kur’andan bazı sureler işlenmiştir. Kapının hemen yanında 18. yüzyıldan kalma binlerce küçük inci ile işlenmiş bir seccade bulunur. Bunların dışında 1215 yılından kalma taştan mihrab, 800 yaşındaki bir ahşap kapı ve bir ton ağırlığındaki taştan su tankı dikkat çekicidir. Birinci katta İran’ın büyük minyatür sanatçılarından Mahmud Farsciyan’ın önemli bazı eserlerinin orijinalleri yer alıyor. Bunlar arasındaki “Beşinci gündeki yaradılış” ve “Aşure günü öğleden sonrası” adlı eserleri dikkat çekicidir.

Halı Müzesi : Buradaki en ilginç parça Yedi Sevgili şehrin Halısı ismindeki halıdır. Bunun yapımında 10 bin kişi çalışmış ve 14 yıl içinde toplam 30 milyon kadar düğüm atılarak tamamlanmıştır.

Kur’an Müzesi : Bu müzede yüzden fazla sayıda el yazması Kur’an bulunmaktadır.

Meşhed Sayfası