Ayetullah Humeyni
1902’de küçük bir köyde doğan Humeyni; din bilim, felsefe ve hukuk eğitimini kutsal şehir olan Kum’da almıştı. Şah rejimine açıkça karşı çıkmaya başladığında artık İran’da kalamazdı. Önce Türkiye’ye geldi ve iki sene kadar Bursa’da kaldı. Daha sonra Fransa’ya sürgüne gitti. 1 Şubat 1979’da İran’a geri döndü. İslami tutuculukla milliyetçiliği birleştiren idealleri, görüşlerinin temellerini oluşturuyordu.
İran’daki İslam Devrimi, Hz. Muhammed’den bu yana ilk kez gerçek anlamda bir İslami devletin oluşması anlamına geliyordu. Ancak, bu devrimde de çok kan döküldü. Şah’ı devirmekte ittifak içinde olan “Halkın Fedayileri” ve “Halkın Mücahitleri” gibi solcu gruplar yasadışı ilan edildi, büyük bir şiddetle dağıtılarak taraftarları hemen idam edildiler. Ülkede durum bir ara kontrolden çıktı ve iç savaşın eşiğine kadar geldi.
İran İslami hareketi 10 şubat 1979’da kesin zafere ulaştı. 1980’de yapılan referandumda İran halkı yüzde 97 oranındaki “evet” oyuyla devrimi desteklediğini göstermiş oldu.
Türkiye, İran İslam devrimini ilk tanıyanlardan oldu. Bu tanımada, Türkiye ile İran arasındaki geleneksel dostluğun etkisi olmakla birlikte, soğuk savaş koşullarının sürdüğü, Sovyetler Birliğinin bölgedeki etkinliğinin kırılması hedefi ve yeni rejimin Moskova karşıtı tutumu bunda daha temel rol oynamış sayılabilir.
Daha sonra, İran ile ABD arasında çok belirgin bir düşmanlığın tohumları atılmaya başladı. Bunun ilk nedeni, Amerika’nın İran tarafından tanrıtanımaz bir kültürün temsilcisi olarak görünmesi, ikinci nedeni ise ABD’nin devrik Şah rejimini ve daha sonra İran-Irak savaşında Irak’ı sonuna kadar desteklemiş olması sayılabilir. Humeyni’nin Türkiye’nin Laik devlet yapısını kendi rejimi açısından tehdit olarak görmeye başlaması ile İran – Türkiye ilişkilerinde her iki tarafta da temkinli bir yaklaşımın varolduğu söylenebilir.
Ülkedeki baskıcı rejimden kaçan bir milyona yakın İranlı, Türkiye üzerinden geçerek batılı ülkelere sığınma talebinde bulunmaya başlamış, bu da iki ülke ilişkileri arasında tatsızlık konusu olmuştur.
1979’un Kasım’ında Tahran’daki Amerikan elçiliği, üniversite öğrencisi olduğu söylenen kişiler tarafından basılarak buradaki 52 kişi rehin alındı. Öğrenciler, rehinelerin serbest bırakılması karşılığında sürgündeki Şah’ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Bu rehineler (İranlılara göre casuslar) 444 gün süreyle burada tutuldu. Başkan Carter’ın Nisan 1980’de uyguladığı başarısız kurtarma operasyonu sonucunda İran – ABD ilişkileri tamamen kesildi.
Daha sonra Hizbullah gibi İran destekli gruplar; Lübnan’da sergilenen rehin almaları, 241 Amerikan denizcisinin katledilmesi ve Amerikan elçiliğine kamyon – bomba saldırısı gibi terörist eylemlerde bulundular.