Fars dili ve edebiyatının büyük sanatçısı Hafız, 1324 – 1391 yılları arasında yaşamıştır. Hafız, hayatı boyunca kısa bir süre dışında Şiraz’dan dışarı çıkmamıştır. Şiirlerinde her zaman Şiraz’ın güzelliklerinden bahsetmiş ve ölümünde Şiraz’a gömülmek istemiştir. Hafız’ın gömüldüğü yer daha sonra türbeye çevrilmiş halk arasında burası “Hafıziye” olarak isimlendirilmiştir.
Hafız, eserlerinde Farsçayı öyle bir ustalıkla kullanmış ve öyle büyük eserler yaratmıştır ki, bunların başka bir dile tercüme edilmesi hemen hemen imkansız olmuştur. İranlılara göre her evde mutlaka bulunması gereken iki şey vardır. Kur’an-ı Kerim ve Hafız’ın bir kitabı. Bazıları bu sıralamayı tersine çevirip Hafız’ı birinci sıraya bile koyarlar. Hafız, İranlılar için bir halk kahramanı, bir pop yıldızı gibi sevilen ve saygı duyulan bir kişiliktir. Her İran’lı karşılaştığı sorunda Hafız’dan alıntı yaparak sözlerini desteklemeye çalışır.
Hafız’ın türbesi, geniş bir bahçe içinde iki havuzla süslü, huzurlu ama çok sayıda ziyaretçisi olduğu için pek de sakin olmayan bir yerdir. Hafız’ın mezar taşında şiirlerinden biri işlenmiştir. Bu taş, 1773 yılında Kerim Han tarafından buraya yerleştirilmiştir. 1935 yılında türbenin üzerine bir kubbe yapılmıştır. Bu kubbe, sekiz sütün üzerinde çini işlemelidir ve derviş sarığını sembolize eder.

Bahçenin bir köşesine oturup ziyarete gelenleri izleyin, çok ilginç sahneler göreceğiniz kesin. Birçok kişinin ellerinde Hafız’ın fal kitabı olan “Faal-e Hafiz” ile dolaştığını ve türbenin ruhaniyeti altında açtıkları fallarla gelecekte neler olacağını bulmaya çalıştıklarını göreceksiniz. İranlılar, Hafız’ın şiirlerinin bulunduğu fal kitabından rastgele bir sayfa seçerek orada yazılanların kendi gelecekleri hakkında işaretler taşıdığına inanırlar.
Akşam olup güneş batarken türbe aydınlatılır ve hoparlörlerden kısık bir sesle okunan Hafız’ın şiirleri duyulur.