Şiraz, Fars eyaletinin başkentidir. Fars eyaleti, bugünkü İran devletine, halka ve konuşulan dile ismini vermesiyle övünür, bunda da haklidir. Şiraz, ayni zamanda bir tarihi eserler, şairler, filozoflar, savaşçılar, sultanlar, orkideler, portakallar ve güller şehridir.
Şirazın kuzeyindeki Bagh-e Anar ve Bagh-e Takhti bölgelerindeki üzüm bağlarında ünlü üzümler yetiştirilir. Şiraz’ın iklimi ve toprak yapısı üzüm yetiştirmeye çok uygundur ve Şiraz’in özel üzümü ile bu üzümden yapılan şarap türü olan Şiraz ve Cabernet Şiraz şarapları dünyaca ünlüdür. (Günümüz İran’ında Şarap imali yasaktır.)
Şiraz bölgesinde ilk yerleşimler Akamenidler dönemine kadar geriye gider. Daha sonra gelen Sasaniler döneminde de önemini koruyan şehir, 693 yılında Arap işgaline uğradı ve Bağdat’in bir vilayeti oldu. 12. yüzyılda Fars krallarından Atabek’lerin eline geçti. Son Atabek, Cengiz Han’in ordularının işgalini önlemek için haraç ödemeyi kabul etti. 1382 yılında ise Şah Suja, kız torununun Timur’un oğullarından biriyle evlenmesine razı oldu. Böylece şehir yanıp yıkılmaktan kurtulmuş oldu.
Moğol ve Timur dönemlerinde Şiraz kenti, büyük gelişme gösterdi. 13. ve 14. yüzyılların Şiraz’ı, dönemin İslam şehirleri içinde en gelişmişiydi. Şiraz’da yetişen Hafız ve Sadi başta olmak üzere birçok sanatçı da Şiraz’ın bir sanat ve kültür merkezi olmasını sağladı. Bu dönemde şiir ve edebiyat dışında mimari, hat sanatı ve resim dallarında eserler verildi.
Şiraz’da yaşanan kültür ve sanat geleneği ortamında yetişen sanatçılar, yüzyıllar boyunca hem İran’da, hem de yabancı ülkelerde eserler verdiler. Bunlar arasında Semerkand’da ve Hindistan’da yapılan eserler, öne çıkmıştır. Hindistan’daki ünlü Tac Mahal’in mimarlarından biri olan Üstad İsa, Şiraz’da yetişmiştir.
Bu gelişmelere rağmen Şiraz, zaman zaman büyük depremlerle hasar görmüş, 17. yüzyılın sonlarında Afgan akınlarına uğramış ve 18. yüzyılda şehirde ayaklanmalar yaşanmıştır.
1750 yılında Zend hanedanının kısa süreli iktidari döneminde Şiraz, İran’ın başkenti olmuştur. Zend sultanı Kerim Han, Şah Abbas’ın İsfehan’da yaptığı gibi Şiraz’i geliştirmek ve büyük eserler yaratmak istemiştir. Kendisine ünvan olarak “vekil” den daha aşağı bir ünvanı kabul etmemiş, böylece kendisini Hz. Muhammed’in vekili seviyesinde gördüğünü ispatlamak istemiştir.
Kerim Han’in yaptırdığı eserler arasında en önemlisi, Kraliyet alanı olarak kullanılan ‘Arg-e Kerim Han’ Kerim Han kalesi’dir. Vekil Camii de müthiş işlemeleriyle Kerim Han’in unvanını taşır. Ayrica İran’ın en güzel kapalı çarşısı Şiraz’daki Vekil Pazarı’dir.
Zend hanedanının çöküşünden sonra gelen Kacarlar 1789’da şehri ele geçirmiş, başkenti Tahran’a taşımış ve Kerim Han’dan kalan bir çok değerli eşyaları talan etmişler. Şiraz, bu dönemde körfezdeki Buşehr limanına giden ticaret yolu üzerinde bulunması avantajıyla hiç değilse ticari önemini koruyabilmiştir. 1930 yılında yeni yapılan demiryolunun Şiraz’dan geçmemesi ile bu özelliğini de kaybetmiştir.
Kaşh-kayi Türkleri, Şirazda yerleşmiş ve buranın kültürüne eşsiz bir katkı yapmış bir Türk boyudur. Kaşhkayiler, Oğuzların Kayı boyundandırlar. Bundan bin yıl kadar önce, şimdiki Azerbaycan bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların 24 boyundan biri, tam olarak bilinmeyen bir nedenle oradan ayrılarak Güney İran’a gelmiş ve Şiraz çevresine yerleşmiştir.
GEZiLECEK YERLER