Ali Ekber Haşimi Rafsancani
4 Haziran 1989’da Humeyni ölünce ülke yeniden belirsizlik ortamına sürüklendi. Ancak İslam Devrimi, kendi yandaşlarını ve kendi insan tipini yaratmayı başarmıştı. Yönetim, Devrim Muhafızlarının etkin olduğu bir dini rejim haline geldi. Yeni dini lider, Ayetullah Ali Hamaney oldu.

Ali Hamaney, bu görevini halen sürdürmektedir.
Rafsancani Dönemi
Humeyni’nin mücadelesinde en yakın arkadaşı olan Rafsancani, İran – Irak savaşını bitirmede Humeyni’yi ikna eden isim olarak bilinirdi. Daha sonra bir dönem İran Milli Meclisi Başkanlığını da yapmıştı.
1989 yılındaki ılk seçimlerle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Rafsancani belirli bir modernleşme hareketi başlatmaya çalıştı; ama başarılı olamadı. Rafsancani’nin en büyük başarısı sertlik yanlısı İslamcıların devlet üzerindeki etkinliğini azaltması sayılır. 1993 yılında oy oranları düşmüş olsa bile ikinci kez Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir.
Hatemi Dönemi
1997’de Ayetullah Hatemi, Cumhurbaşkanı olunca modern dünyanın kapılarını İranlılara açmaya çalıştı. Devrim Muhafızlarının etkinliklerini de azaltmaya uğraştı. Devrimin üzerinden zaten 20 yıl geçmişti ve ülkede güvenlik kuvvetlerinin yetki alanları konusunda bir kargaşa yaşanıyordu. Polis, jandarma ve askeri kuvvetler gibi güvenlik kuvvetlerinin dışında devrim muhafızlarının görev ve yetkilerinin ne olduğu konusu tartışılmaya başlandı. Sonuçta Devrim Muhafızları, bir tür özel polis gücü statüsüne alındı; sorun bu şekilde geçici de olsa çözülmüş oldu.
Cumhurbaşkanı Hatemi’nin iç ve dış politikada uyguladığı reformcu politika, gençler arasında sonuçlarını vermeye başladı. Ülkede bir casusluk aracı gibi gösterilmeye çalışılan internet kullanımı giderek yaygınlaşmaya başladı. Savaş yıllarında neredeyse imkansız olan yurtdışı telefon görüşmeleri otomatik sisteme bağlandı ve İran, kendi GSM – Cep Telefonu bağını kurarak dış dünya ile ilişkilerini pekiştirmiş oldu.
Ancak, Hatemi’nin kişisel çabaları bir anlamda sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın çıkardığı her yasa, dinî liderlerin ve tutucu müslümanların çoğunlukta olduğu Meclis tarafından onaylanmazsa geçerli olamıyordu. Bu İslamcı güçler, belirli konularda reform oluşturmaya çalışan kesimlerin çabalarını çeşitli yöntemlerle boşa çıkardılar.
Eski Cumhurbaşkanı Hatemi
1999 yılı Mart ayında yapılan yerel seçimler sırasında halk arasında iyi tanınan reformist Tahran Belediye Başkanı tutuklandı. Bu durum yoğun protestolara sebep oldu. 2000’de reform yanlısı otuzdan fazla gazete kapatıldı. 2002’de yapılan genel seçimlerde de reformcu adayların seçime katılmaları Meclis tarafından engellendi. Bu engelleme olmasaydı Mecliste reformcuların çoğunluğu oluşturabileceğine kesin gözüyle bakılıyordu.
Kasım 2003’te kadın hakları savunucusu bir kadın hakimin Nobel Barış Ödülü almasıyla dikkatler tekrar İran üzerine çevrildi.
2003 yılının sonunda merkezi tarihi Bam şehri olan güçlü bir deprem meydana geldi. Bu depremle Bam kentindeki tarihi kale büyük hasar gördü.
Ahmedinecad Dönemi (ilk)
2005’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gelenekçi aday Mahmud Ahmedinecad kazandı. Ahmedinecat’ın “Halkın Adamı” imajını destekleyen basit giyimi, güney Tahran’ın yoksul bir semtinde küçük bir evde oturuyor olması gibi nedenlerle popülaritesi arttı. İki dereceli seçimde herkesin ortak görüşüyle “hırsız” damgasını yiyen Rafsancani’ye gidemeyen oyları toplamayı başardı.
Ahmedinejad’ın yönetime gelmesiyle sert tutumlu bir tavır izleyen İran, dünya politika sahnesinde tekrar önemli bir yer edindi.
Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad
Buna karşılık, bir yandan da ülke içi ekonomik dengesizlikler sorunu ile uğraşmak zorunda kalan Ahmedinecad, İran devletinin yıllardan beri uygulamakta olduğu sübvansiyon (halka enerjinin maliyetin altında fiyatlarla verilmesi) uygulamasını kademeli bir şekilde kaldırmaya başladı. Bu uygulamalar sonucunda elektrik fiyatı % 300, telefon konuşmaları % 250 zamlandı.
İran, 2007’de, kendisi petrol üreten bir ülke olduğu halde ham petrolünü benzine ve mazota çevirecek yeterli rafinerisi bulunmadığından büyük bir petrol krizine girdi. Benzine yüzde 100’e yakın oranda zam yapıldı. Otomobil sahiplerine benzini zamsız -ama sınırlı miktarda- fiyattan kullanım hakkı tanıyan kartlar dağıtıldı. Günlük hakkını aşanlar benzini yüksek fiyattan satın almak zorundaydı. Bu şekilde petrol tüketimini azaltmaya çalışan hükümet, bunda başarılı da oldu. Fazla benzin tüketen Peykan marka eski teknolojili otomobillerin sahiplerine düşük faizli kredi verilerek piyasadan çekilmeye çalışıldı, bu da petrol tüketimini azalttı.
Bütün bu çalışmalar, zaten ekonomik ambargo altında bulunan İran’da enflasyonu azdırdı. 2008’de yıllık yüzde 30 enflasyon yaşandı. 2010’da ise enflasyon yıllık yüzde 15 civarına düşürüldü.
İran, bu dönemde enerji ihtiyacı içinde olduğunu öne sürerek nükleer santraller kurmaya ve uranyum zenginleştirme çalışmalarına başladı. Bu durum, önce Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu ile denetlenmeye çalışıldı. Bundan sonuç alınamayınca başta ABD olmak üzere batılı devletler, İran’ın nükleer bir silah üretebileceği kuşkusuyla ülke üzerinde yoğun baskı uygulamaya başladı. Bu baskılara boyun eğmeyen İran, nükleer çalışmalarına devam etti.
Ahmedinecad Dönemi (ikinci)
2009’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ahmedinecad, seçimi ikinci kez ve az farkla kazandığında; ikinci aday Musavi ve yandaşları, seçimlere hile karıştırıldığını öne sürerek protesto gösterileri yaptılar. Bu olaylar, kısa sürede “rejim karşıtlığı” haline gelmeye başladı. Ülkede islam devriminden bu yana en büyük ve en çok ses getiren olaylar bunlar oldu. Batıda bile İrandaki rejimin değişebileceği düşünülmeye başlandı. Birkaç ay süren olaylar, zamanla yatıştı.
İran, nükleer araştırmalar konusunda uzlaşmaz tutumunu inatla sürdürdü ve bu nedenle dünya toplumundan soyutlanmaya başladı. Ekonomik yaptırımlar ise ABD’nin baskısıyla daha etkin bir biçimde uygulanmaya başladı. Bu yaptırımlar en sonunda meyvelerini vermeye başladı. 2012 yılı ilkbaharında İran Riyali büyük bir devalüasyon yaşadı. Ülkede gıda ve petrol sıkıntısı çekilmeye başlandı.
Bu dönemde İran’ın uluslararası alanda özellikle Latin Amerika ülkeleriyle yakınlaşmaya başladığı görüldü. Batılı olmayan güçler olan Rusya ve Çin ile her zaman iyi ilişkileri olan İran’ın bu sefer Latin Amerikadaki Venezuella ve Brezilya olan ittifakları, Venezuella başkanı Hugo Chavez ile samimi bir ortamda gerçekleştirdiği görüşmeler ve 2012 yılında yapılan Bağlantısız Ülkeler Hareketi toplantıları ile İran, uluslararası camiada kendisine destek bulmaya çalıştı. Bu politika, Humeyni’nin “ne doğu, ne batı” düşüncesiyle uyumluydu.
Brezilya ve özellikle Venezuella ile yapılan ticari anlaşmalar ile ilişkiler sıklaştı. Birleşmiş Milletler toplantılarında İranı destekleyen sadece birkaç ülke kalmıştı, Brezilya ve Venezuella bu ülkeler arasındaydı.