Ana Sayfa Tarih Humeyni Sonrası Humeyni’den Sonra (1989-2012)

Humeyni’den Sonra (1989-2012)

185
0
Reisicumhur
tahran

Ali Ekber Haşimi Rafsancani

4 Ha­zi­ran 1989’da Hu­mey­ni ölün­ce ül­ke ye­ni­den be­lir­siz­lik or­ta­mı­na sü­rük­len­di. An­cak İs­lam Dev­ri­mi, ken­di yan­daş­la­rı­nı ve ken­di in­san tipini ya­rat­ma­yı ba­şar­mış­tı. Yö­ne­tim, Dev­rim Mu­ha­fız­la­rı­nın et­kin ol­du­ğu bir di­ni re­jim ha­li­ne gel­di. Yeni dini lider, Ayetullah Ali Hamaney oldu.

Ayetullah Ali Hamaney

Ali Hamaney, bu görevini halen sürdürmektedir.

Rafsancani Dönemi

Humeyni’nin mücadelesinde en yakın arkadaşı olan Rafsancani, İran – Irak savaşını bitirmede Humeyni’yi ikna eden isim olarak bilinirdi. Daha sonra bir dönem İran Milli Meclisi Başkanlığını da yapmıştı. 

1989 yılındaki ılk se­çim­ler­le iş­ba­şı­na ge­len Cum­hur­baş­ka­nı Raf­san­ca­ni be­lir­li bir mo­dern­leş­me ha­re­ke­ti baş­lat­ma­ya ça­lış­tı; ama ba­şa­rı­lı ola­ma­dı. Rafsancani’nin en büyük başarısı sertlik yanlısı İslamcıların devlet üzerindeki etkinliğini azaltması sayılır. 1993 yılında oy oranları düşmüş olsa bile ikinci kez Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. 

Hatemi Dönemi

1997’­de Ayetullah Ha­te­mi, Cum­hur­baş­ka­nı olun­ca mo­dern dün­ya­nın ka­pı­la­rı­nı İran­lı­la­ra aç­ma­ya ça­lış­tı. Dev­rim Mu­ha­fız­la­rı­nın et­kin­lik­le­ri­ni de azalt­ma­ya uğ­raş­tı. Dev­ri­min üze­rin­den za­ten 20 yıl geç­miş­ti ve ül­ke­de gü­ven­lik kuv­vet­le­ri­nin yet­ki alan­la­rı ko­nu­sun­da bir kar­ga­şa ya­şa­nı­yor­du. Po­lis, jan­dar­ma ve as­ke­ri kuv­vet­le­r gibi güvenlik kuvvetlerinin dı­şın­da dev­rim mu­ha­fız­la­rı­nın gö­rev ve yet­ki­le­ri­nin ne ol­du­ğu ko­nu­su tar­tı­şıl­ma­ya baş­lan­dı. So­nuç­ta Dev­rim Mu­ha­fız­la­rı, bir tür özel po­lis gü­cü sta­tü­sü­ne alın­dı; so­run bu şe­kil­de ge­çi­ci de ol­sa çö­zül­müş ol­du.

Cum­hur­baş­ka­nı Ha­te­mi’nin iç ve dış po­li­ti­ka­da uy­gu­la­dı­ğı re­form­cu po­li­ti­ka, genç­ler ara­sın­da so­nuç­la­rı­nı ver­me­ye baş­la­dı. Ül­ke­de bir ca­sus­luk ara­cı gi­bi gös­te­ril­me­ye ça­lı­şı­lan in­ter­net kul­la­nı­mı gi­de­rek yay­gın­laş­ma­ya baş­la­dı. Sa­vaş yıl­la­rın­da ne­re­dey­se im­kan­sız olan yurt­dı­şı te­le­fon gö­rüş­me­le­ri oto­ma­tik sis­te­me bağ­lan­dı ve İran, ken­di GSM – Cep Te­le­fo­nu ba­ğı­nı ku­ra­rak dış dün­ya ile iliş­ki­le­ri­ni pe­kiş­tir­miş ol­du.

Ancak, Ha­te­mi’nin ki­şi­sel ça­ba­la­rı bir an­lam­da so­nuç­suz kal­ma­ya mah­kûm­du. Çün­kü Cum­hur­baş­ka­nı’nın çı­kar­dı­ğı her ya­sa, di­nî li­der­le­rin ve tu­tu­cu müs­lü­man­la­rın ço­ğun­luk­ta ol­du­ğu Mec­lis ta­ra­fın­dan onay­lan­maz­sa ge­çer­li ola­mı­yor­du. Bu İs­lam­cı güç­ler, belirli konularda re­form oluş­tur­ma­ya ça­lı­şan ke­si­mlerin ça­ba­la­rı­nı çe­şit­li yöntemlerle bo­şa çı­kar­dı­lar.

Eski Cumhurbaşkanı Hatemi

1999 yı­lı Mart ayın­da ya­pı­lan ye­rel se­çim­ler sı­ra­sın­da halk ara­sın­da iyi ta­nı­nan re­for­mist Tah­ran Be­le­di­ye Baş­ka­nı tu­tuk­lan­dı. Bu du­rum yo­ğun pro­tes­to­la­ra se­bep ol­du. 2000’de re­form yan­lı­sı otuz­dan faz­la ga­ze­te ka­pa­tıl­dı. 2002’de ya­pı­lan ge­nel se­çim­ler­de de re­form­cu aday­la­rın se­çi­me ka­tıl­ma­la­rı Mec­lis ta­ra­fın­dan en­gel­len­di. Bu en­gel­le­me ol­ma­say­dı Mec­lis­te re­form­cu­la­rın ço­ğun­lu­ğu oluş­tu­ra­bi­le­ce­ği­ne ke­sin gö­züy­le ba­kı­lı­yor­du.

Ka­sım 2003’te ka­dın hak­la­rı sa­vu­nu­cu­su bir ka­dın ha­ki­min No­bel Barış Ödü­lü al­ma­sıy­la dik­kat­ler tek­rar İran üze­ri­ne çev­ril­di.

2003 yı­lı­nın so­nun­da mer­kezi ta­ri­hi Bam şeh­ri olan güç­lü bir dep­rem mey­da­na gel­di. Bu dep­rem­le Bam ken­tin­de­ki ta­ri­hi ka­le bü­yük ha­sar gör­dü. 

Ahmedinecad Dönemi (ilk)

2005’te yapı­lan Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­ni ge­le­nek­çi aday Mahmud Ahmedinecad ka­zan­dı. Ahmedinecat’ın “Halkın Adamı” imajını destekleyen basit giyimi, güney Tahran’ın yoksul bir semtinde küçük bir evde oturuyor olması gibi nedenlerle popülaritesi arttı. İki dereceli seçimde herkesin ortak görüşüyle “hırsız” damgasını yiyen Rafsancani’ye gidemeyen oyları toplamayı başardı.

Ah­me­di­ne­jad’ın yönetime gelmesiyle sert tu­tum­lu bir tavır iz­le­yen İran, dün­ya po­li­ti­ka sah­ne­sin­de tekrar önemli bir yer edin­di.

Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad

Buna karşılık, bir yandan da ülke içi ekonomik dengesizlikler sorunu ile uğraşmak zorunda kalan Ahmedinecad, İran devletinin yıllardan beri uygulamakta olduğu sübvansiyon (halka enerjinin maliyetin altında fiyatlarla verilmesi) uygulamasını kademeli bir şekilde kaldırmaya başladı. Bu uygulamalar sonucunda elektrik fiyatı % 300, telefon konuşmaları % 250 zamlandı.

İran, 2007’de, kendisi petrol üreten bir ülke olduğu halde ham petrolünü benzine ve mazota çevirecek yeterli rafinerisi bulunmadığından büyük bir petrol krizine girdi. Benzine yüzde 100’e yakın oranda zam yapıldı. Otomobil sahiplerine benzini zamsız -ama sınırlı miktarda- fiyattan kullanım hakkı tanıyan kartlar dağıtıldı. Günlük hakkını aşanlar benzini yüksek fiyattan satın almak zorundaydı. Bu şekilde petrol tüketimini azaltmaya çalışan hükümet, bunda başarılı da oldu. Fazla ben­zin tüketen Pey­kan mar­ka es­ki tek­no­lo­ji­li oto­mo­bil­lerin sa­hip­le­ri­ne dü­şük fa­iz­li kre­di ve­ri­le­rek pi­ya­sa­dan çe­kil­me­ye ça­lı­şıl­dı, bu da pet­rol tü­ke­ti­mi­ni azalt­tı.

Bü­tün bu ça­lış­ma­lar, za­ten eko­no­mik am­bar­go al­tın­da bu­lu­nan İran’da enf­las­yo­nu az­dır­dı. 2008’de yıl­lık yüzde 30 enf­lasyon ya­şan­dı. 2010’­da ise enf­las­yon yıl­lık yüzde 15 ci­va­rı­na dü­şü­rül­dü.

İran, bu dönemde ener­ji ih­tiya­cı içinde olduğunu öne sürerek nük­le­er san­tral­ler kur­ma­ya ve uranyum zenginleştirme çalışmalarına başladı. Bu durum, önce Ulus­la­ra­ra­sı Atom Ener­ji­si Ko­mis­yo­nu ile denetlenmeye çalışıldı. Bundan sonuç alınamayınca baş­ta ABD ol­mak üze­re ba­tı­lı dev­let­ler, İran’ın nük­le­er bir si­lah üre­te­bi­le­ce­ği kuş­ku­suy­la ül­ke üze­rin­de yo­ğun bas­kı uy­gu­la­ma­ya baş­la­dı. Bu bas­kı­la­ra bo­yun eğ­me­yen İran, nük­le­er çalışma­la­rı­na de­vam etti.

Ahmedinecad Dönemi (ikinci)

2009’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ahmedinecad, seçimi ikinci kez ve az farkla kazandığında; ikinci aday Musavi ve yandaşları, seçimlere hile karıştırıldığını öne sürerek protesto gösterileri yaptılar. Bu olaylar, kısa sürede “rejim karşıtlığı” haline gelmeye başladı. Ülkede islam devriminden bu yana en büyük ve en çok ses getiren olaylar bunlar oldu. Batıda bile İrandaki rejimin değişebileceği düşünülmeye başlandı. Birkaç ay süren olaylar, zamanla yatıştı.

İran, nükleer araştırmalar konusunda uzlaşmaz tutumunu inatla sürdürdü ve bu nedenle dünya toplumundan soyutlanmaya başladı. Ekonomik yaptırımlar ise ABD’nin baskısıyla daha etkin bir biçimde uygulanmaya başladı. Bu yaptırımlar en sonunda meyvelerini vermeye başladı. 2012 yılı ilkbaharında İran Riyali büyük bir devalüasyon yaşadı. Ülkede gıda ve petrol sıkıntısı çekilmeye başlandı.

Bu dönemde İran’ın uluslararası alanda özellikle Latin Amerika ülkeleriyle yakınlaşmaya başladığı görüldü. Batılı olmayan güçler olan Rusya ve Çin ile her zaman iyi ilişkileri olan İran’ın bu sefer Latin Amerikadaki Venezuella ve Brezilya olan ittifakları, Venezuella başkanı Hugo Chavez ile samimi bir ortamda gerçekleştirdiği görüşmeler ve 2012 yılında yapılan Bağlantısız Ülkeler Hareketi toplantıları ile İran, uluslararası camiada kendisine destek bulmaya çalıştı. Bu politika, Humeyni’nin “ne doğu, ne batı” düşüncesiyle uyumluydu.

Brezilya ve özellikle Venezuella ile yapılan ticari anlaşmalar ile ilişkiler sıklaştı. Birleşmiş Milletler toplantılarında İranı destekleyen sadece birkaç ülke kalmıştı, Brezilya ve Venezuella bu ülkeler arasındaydı.

Ana Sayfa

Önceki İçerikNadir Şah Müzesi ve Türbesi
Sonraki İçerikRehberiniz