Safevi döneminde İmam Meydanı’na, kralın ihtişamına uygun bir giriş kapısı yapılması düşünülmüştü. 17. yy. başlarında burada İran’ın ilk “gökdelen”inin dikilmesi, diğer yapılardan daha yüksek olması, adeta meydana tepeden bakması planlandı ve Ali Gapu Sarayı’nın yapılmasıyla bu gerçekleştirildi.
Sarayın ismi Türkçe “Ali Kapısı” anlamına geliyor, ancak Farsça’da Aalî yani yüce, büyük anlamında Yüce Kapı anlamında olduğu kesindir. Buranın kapısının Hz. Ali’nin türbesinin kapısı ile aynı olduğunu söyleyenler de var.
48 metre yükseklikteki yapıya çift merdivenli güzel bir girişten ulaşılıyor. Ana yapı altı katlı olarak yapılmış. İkinci kattan tam karşıdaki Şeyh Lütfullah Camii çok güzel görünüyor.
Beşinci kattaki salon, 18 ahşap sütunla süslenmiş. Bu salon, ikinci Şah Abbas tarafından yeniden dekore edilmiş. Sütunlardaki ince ahşap işçiliği, zemindeki mermerin temizliği ve aynalarla süslü duvarları burada büyük bir ihtişamın yaşandığını gösteriyor. Burada bulunan havuz, serinletme amaçlı olarak kullanılıyormuş. Havuzdaki fıskiyeyi calıştırabilmek için giriş katındaki su deposundan havuza iki kişi el pompası ile su basarmış.
Altıncı kattaki büyükçe salon, Şah’ın özel çalışma yeri olmakla birlikte yabancı konuklara konserler de verildiği için akustik yapısı korunmuştur.
Ali Qapu Sarayı’ndaki birçok tablo, mozaiklerle, küçük odalarda, merdivenlerde ve koridorlardaki tarihi eserler özellikle Kacar döneminde yağmalanmış ve yok edilmiştir. Saray, 1854’te Safevi sultanı Şah Sultan Hüseyin zamanında onarım görmüştür. Şimdi gördüğümüz fresklerin bazıları Avrupalı sanatçılar tarafından yapılmış ve o dönemde buraya yerleştirilmiştir. Bu çizim ve minyatürlerin bazıları meydan çevresindeki minyatür sanatçıları tarafından kopyalanarak yeniden canlandırılmaya çalışılıyor.